Eskiden beri psikanalizin Hıristiyanların günah çıkarmalarından türetildiğine inanırım.
Bu konuda bir şey okumadım -Bilgisi olmadan fikir yürütenlerdenim, evet.
Bu yöntemin Türk toplumuna uygulanamayacağına ilişkin bir kestirmem var.
Batılı, bu yöntemle insanların içindeki günah duygusunu açığa çıkarıyor, havaya karıştırıp uçuruyor.
Bu yöntem Hıristiyanlıktan devşirme ise İslamiyette de buna benzer bir açılım olmalı diye düşünüyordum.
Fleet Center’a doğru yürürken dünya ışıdı: İslamiyette de şeyhler ve mürşitler vardı.
Vicdanla, günahla ilgili sorunu olanlar bir şeyhin veya mürşidin kapısını çalıyordu.
Hatta denebilir ki tasavvuf tamamen psikolojik bir süreçtir. Çünkü tasavvuf herhangi insanların arayıp da bulduğu bir kapı değil; bazı insanların aradığı ve bulduğu ve kapılandığı bir süreç, bir yol...
Kapılandığı tâbirini bilerek yazdım.
Hırıstiyanlık dininde de mezhepler dışında bizim bildiğimiz türden tarikatlar var mı bilmiyorum.
Ama İslamiyetle Hıristiyanlık arasındaki eylemli farklardan biri de burada: Hıristiyanlar günah duygusunu açığa çıkarıyor ve uçuruyor, artık yok, diyor.
Bugün bu yoldan, ruh doktorları para kazanıyor.
İslamiyette ise bugünün doktoru yerine koyabileceğimiz şeyhler ve mürşitler sorunu açığa çıkarmıyor, öteki gibi; “yok” demiyor; kendi iktidarına dönüştürüyor; hastaları, kendilerine -en genel anlamda- asker yapıyor.
Doğrusu, yapıyor mu, oluyorlar mı, ayrıca araştırılabilir. Ama kabul etmeli ki, tâbi olan, kapıyı çalandır, açan değil.
Bu yaklaşımı doğrulayan birkaç örneğim var.
Adamlar filanca hocayla tanıştıktan sonra doğru yolu buldular. Kimi alkolü bıraktı, kimi çalışıyor ve artık karısını dövmüyor, kimi de serseriliği bıraktı, adam oldu. Ama hepsi hoca efendilerini öpüp başlarına koyuyorlar.
Peki ya Küçük Hüseyin Efendi ile Üzeyir Garih bağı?..
Bu konuda bir şey okumadım -Bilgisi olmadan fikir yürütenlerdenim, evet.
Bu yöntemin Türk toplumuna uygulanamayacağına ilişkin bir kestirmem var.
Batılı, bu yöntemle insanların içindeki günah duygusunu açığa çıkarıyor, havaya karıştırıp uçuruyor.
Bu yöntem Hıristiyanlıktan devşirme ise İslamiyette de buna benzer bir açılım olmalı diye düşünüyordum.
Fleet Center’a doğru yürürken dünya ışıdı: İslamiyette de şeyhler ve mürşitler vardı.
Vicdanla, günahla ilgili sorunu olanlar bir şeyhin veya mürşidin kapısını çalıyordu.
Hatta denebilir ki tasavvuf tamamen psikolojik bir süreçtir. Çünkü tasavvuf herhangi insanların arayıp da bulduğu bir kapı değil; bazı insanların aradığı ve bulduğu ve kapılandığı bir süreç, bir yol...
Kapılandığı tâbirini bilerek yazdım.
Hırıstiyanlık dininde de mezhepler dışında bizim bildiğimiz türden tarikatlar var mı bilmiyorum.
Ama İslamiyetle Hıristiyanlık arasındaki eylemli farklardan biri de burada: Hıristiyanlar günah duygusunu açığa çıkarıyor ve uçuruyor, artık yok, diyor.
Bugün bu yoldan, ruh doktorları para kazanıyor.
İslamiyette ise bugünün doktoru yerine koyabileceğimiz şeyhler ve mürşitler sorunu açığa çıkarmıyor, öteki gibi; “yok” demiyor; kendi iktidarına dönüştürüyor; hastaları, kendilerine -en genel anlamda- asker yapıyor.
Doğrusu, yapıyor mu, oluyorlar mı, ayrıca araştırılabilir. Ama kabul etmeli ki, tâbi olan, kapıyı çalandır, açan değil.
Bu yaklaşımı doğrulayan birkaç örneğim var.
Adamlar filanca hocayla tanıştıktan sonra doğru yolu buldular. Kimi alkolü bıraktı, kimi çalışıyor ve artık karısını dövmüyor, kimi de serseriliği bıraktı, adam oldu. Ama hepsi hoca efendilerini öpüp başlarına koyuyorlar.
Peki ya Küçük Hüseyin Efendi ile Üzeyir Garih bağı?..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder