6 Temmuz 2011 Çarşamba

İnsan doğası acaba gaz halinde mi...

Parkta biraz kitap okudum.
Kızlar serilmiş çimlerin üstüne, üstbaş fora edilmiş, güneşleniyorlardı.

Oğuz Aral’ın Korna Kamil’iyle Utanmaz Adam’ı geldi aklıma; burada olsalar ne yaparlardı...
Yoksa, o devirler geçti mi... Alıştık mı artık çıplaklığa, kızlarla oğlanların yollarda öpüşmelerine...
Ne var yani, diyor muyuz bozuk çalana, ahlak sukut etti diyenlere...

Yol boyunca, dört kişiden selam aldım selam verdim: Biri arabasını durdurdu, yanıma kadar gelip, Sir diye başlayarak, Sommerville’e nasıl gidebileceğini sordu. Kısmetsiz bedevi fıkrasını hatırladıysam da, gülemedim:

Talihsizlik her yerde talihsizlik.
Kabalık her yerde kabalık.
Nezaket her yerde nezaket.
Merhamet her yerde aynı.

Sevgi, sempati ve hoşgörü her yerde aynı.
Sevimsizlik, nefret ve kin keza.

Ankara İstanbul veya Boston...

2011 Temmuz eki: Bugün öğlen sonrası işten çıkışta yine beni hayrete düşüren çıplaklık tablosuyla karşılaştım. Yolumun üstündeki yeşil alan (park diyemiyorum) biraz abartarak söyleyeyim, hıncahınç çıplak kadın ve adam doluydu; üstlerinde bikini / mayo, güneşleniyorlar; kimi sırtüstü kimi yüzükoyun.
Hayır, insanların güneşlenme isteğine, hevesine bir itirazım yok, fakat anlamlı / anlaşılabilir olan şey bir anda çok çirkin bir tabloya dönüşebiliyor; sahilde bir yerde, belki de hiç dikkat çekmeyecek bir tablo, burada, çarşının, trafiğin ortasında karşına çıkınca sersemliyorsun. Evet, Boston gibi bir yerde zaman zaman güneş neredeyse altın değerinde ve insanlar bu altın saçımından sonuna kadar yararlanmak istiyorlar, bunu anlıyorum; ama olmaz ki, böyle de olmaz ki. Bir fetiş adeta!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder