Çinli bir adamın evinde oturuyoruz.
Kendisi Texas’ta göz doktoru.
Evde olabildiğince Çin var.
Duvardaki resmin adı The Great Wall Of China.
Haftada bir su vermemizi istediği çiçekler Çin’den.
Çekmeceleri Çin ilaçlariyla dolu.
Aydınlatma unsurlarının hepsi, Çinlilerin tipik şapkalarına benziyor.
Penceremiz acı bir yeşille boyalı.
Sandalyemiz kırmızı.
Plastikten, kahverengi, sembolik bir Çin çayı servis tepsisi var
-Her ne demekse-
Sırtında boş küfesiyle Çayniz bir adam, fincana işiyor.
Demliğin üzerinde Çayniz birşeyler yazılı.
Demir gibi ağır başka bir bibloda
çok vahşi bakan bir kartal, iki yavrusunu beslemek üzere yuvasına konmuş.
Biblonun mekanizmasıyla oynayınca, kartal kanatlarını çırparak yavrularına eğiliyor, yavrular da yukarı, annelerine doğru uzanıyor...
Adamı hiç görmedik.
Köküne bu denli sahip çıkan, aslını unutmamaya bu denli kararlı bu adama gıpta ediyorum.
Günün birinde Çin bu kumaştan insanlarıyla 1 numara olacak, diye düşünüyorum.
(Başka söylenebilecek bir sürü şeyin yanında, beni bu kendi köşemde kendimden utandıran bir “gelişme”yi, üzerinden 6 yıl geçtikten sonra eklemem şart: Türkiye’de Türk olmak ayıp, utanılacak bir şey haline getirildi… Hele son seçimden sonra, kendimi kendi ülkemde azınlıktan hisseder hale geldim…
Yahudilerin kulağını daha fazla çınlatıyorum bu yüzden:
İsrail hariç, hiçbir toplumda çoğunluk olmayan Yahudiler, iyi ki, demokrasi kavramına “azınlıkların ezilmediği bir rejimdir” şeklinde yaklaşımı dayatmışlar.. 2011, Temmuz)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder