http://www.craigslist.org/ daki ilanla Public Library’daki fotoğraf sergisini birlikte okuyunca ilginç bir tablo ortaya çıktı:
Liberalizm sosyal bir kavram: insanın hayatını kuşatıyor, düzenliyor; siyası, sosyal, hukuki yanları var. Evin bahçeye açılan korunaklı ve donanımlı salonu sanki. Kapitalizm, o evin mutfağı ve çalışma odası.
Burada gövde göstermek için “biraz”dan fazla becerikli olmak gerekiyor: Dişlilere parmağını elini kolunu ayağını bacağını kaptırman, gözünü kulağını burnunu ve yüzünü kaybetmen olası. Bu yüzden biraz sevimsiz ve gözlerden uzak; herhangi insanların ilgisini çekmiyor.
Liberalizm sosyal bir kavram: insanın hayatını kuşatıyor, düzenliyor; siyası, sosyal, hukuki yanları var. Evin bahçeye açılan korunaklı ve donanımlı salonu sanki. Kapitalizm, o evin mutfağı ve çalışma odası.
Burada gövde göstermek için “biraz”dan fazla becerikli olmak gerekiyor: Dişlilere parmağını elini kolunu ayağını bacağını kaptırman, gözünü kulağını burnunu ve yüzünü kaybetmen olası. Bu yüzden biraz sevimsiz ve gözlerden uzak; herhangi insanların ilgisini çekmiyor.
O yüzden geniş bahçeye açılan salona yapılan servisin devamlılığıyla yetiniyor insanlar, arkasında olup bitenlerin farkında değil. Aslında kimsenin umurunda da değil.
Her zaman arka tarafta çalışanların önceliği var; onlar öncelikle keşfetmek, pişirip kotarmak zorundalar. Bunu yapmadıkları takdirde, meşhur benzetmeyle, pedala basmadıkları için bisiklet devrilir. Bu risk, alevli bir kızgın demir gibi, yapının peşinde; herşeyi yakıp kül edebilir ve yok edebilir.
Her neyse…
Her neyse…
Bahçeye açılan salondaki hayatla, mutfağın etkileşim içinde olduğunu söylemeye gerek var mı!
Ama yapı bakımından önemli olan, mutfağın varlığı. Mutfak varsa, mesela, nüfusu patlatabiliyor ve çok geçmeden mis gibi pazarını kurabiliyor… Sağda solda yazılanlardan da anlaşılıyor ki, çok uzun zamandan beri mutfaktakilerin ötekileri hazırlama yolundaki en etkili aracı, özgürlük kavramı.
En olmadık bir konuyu insan özgürlüğüne karıştırıp buladı mı, yolu yarılamış oluyor…
Evet biraz geç oldu ama sadede geldik: Aile kurumunun dağıtılış seyrine ilişkin bir gözlemim var. Sistem, mutfağına uymadığı için [Artık ayrıntısı gerekmiyor herhalde, esası ortada] büyük aileyi dağıttı. 50 kişilik büyük aileyi 1 çuval yiyecekle doyurabilirsin. Ama 5 kişilik 10 aile, 10 çuval yiyecek demek! Kısa sürede 5 kişilik aile de, mutfağın eklemlerinde kireç olarak birikti. Anne baba ayrı yaşamalar, anne – çocuk, baba - çocuk türünden tek ebeveynli (!) çocuklar ortaya çıktı. Babaya da bir buzdolabı gerekiyordu, anneye de; çamaşır makinası gerekiyordu, televizyon gerekiyordu, araba gerekiyordu, ev gerekiyordu. Her şey anneye ayrı, babaya ayrı gerekiyordu.
Günümüz dünyasında artık bunlar sıradan nesneler. O kadar ki, Türkiye bile dünyaya milyonlarca televizyon, yüzbinlerce otomobil satıyor. Bunların hiçbir önemi yok. Bir mağazada 14 dolara televizyon gördük. 250 dolar taksitle otomobil alabilirsin… Kim alamaz? Herkese kadar yayılmış bir şey artık ucuzdur, değersizdir, getirisi yoktur?
Buraya kadar herşeyin arkasında, sözel olarak mutlak surette kişi hak ve özgürlükleri var. İnanmayan araştırsın. Herşeyin böyle yapılmasının gerekçesi, her zaman kişinin özgürlüğü kavramıyla açıklandı.
En son, evlilik, tarafların özgürlüklerini kısıtlayan bir kurum olarak tanımlandı -bundan yakınmıyorsan salaktın mesela- ve yalnız yaşamak, özgürlükle bir tutularak teşvik edildi…
O kadar eski değil, evinizde hasbelkader bir yere şıkışmış eski gazeteyi açıp bakın, teşviki apaçık göreceksiniz. Özgürlük!..
Artık eşcinselliğin ve eşcinsel evliliğinin neden bu kadar teşvik edildiği meselesine gelebiliriz: Çünkü malum, bu da bir özgürlük konusu…
Aslında şöyle başlanabilir: Bir özgürlük isteniyor / işleniyor; o halde tezgahta yeni bir mal var!..
Kütüphanedeki eşcinsel evliliğini tanıtıcı sergi ve halen Boston’daki bir numaralı gündem maddesinin ne olduğu hakkında yukarıda birşeyler var.
Bu sabah okuduğum bir ilan, iki farklı platformdaki gelişmeyi kenetledi.
İlan şöyle: Egg Donors Wanted - All Ethnic Backgrounds
Help make a couple's dream of becoming parents come true by becoming an egg donor.
Very generous compensation and expenses paid.
- Female
- Age 21 to 32
- Non-smoker
For more information, please visit our web site .. or contact Christine or Liz at ...
Gönüllülere işe yaradıkları taktirde 5 bin dolar vereceklermiş.
Apaçık görünüyor ki ufukta ısmarlama çocuk var.
Burada bir fabrika kurulmuş, müşteri bekliyor... Karı koca evliliğinden bu fabrikaya müşteri çıkar mı...
Ama resim ortada işte: Erkek-erkek: Bebek yok. Kadın-kadın: Bebek yok.
E canım, onlar da zaten ailesiz çocukları evlat ediniyor...
Çok zaman almayacağını zannediyorum; yakında gazetelerde, dergilerde ve her unsuruyla medyada genetik özellikleri bilinmeyen, ne idüğü belirsiz meçhul şahıslardan artakalmış evlatlıkların nasıl da vahşi olabildiklerine, hatta velinimetlerini parça parça kestiklerine ilişkin dehşet hikayeleri yayınlanmaya başlar.
Mal henüz pazarlanacak kıvama gelmemiş olmalı...
Çok sürmez herhalde, bu çiftler göz ve ten rengini belirledikleri, şu bu ve öteki hastalıklara yakalanma riskinden arındırılmış, karakter özellikleri dahil, hatta doğum günleri bile ayarlanmış olarak bebek ısmarlayabilir.
Eh, bir bedeli olacaktır elbette...
Ama yapı bakımından önemli olan, mutfağın varlığı. Mutfak varsa, mesela, nüfusu patlatabiliyor ve çok geçmeden mis gibi pazarını kurabiliyor… Sağda solda yazılanlardan da anlaşılıyor ki, çok uzun zamandan beri mutfaktakilerin ötekileri hazırlama yolundaki en etkili aracı, özgürlük kavramı.
En olmadık bir konuyu insan özgürlüğüne karıştırıp buladı mı, yolu yarılamış oluyor…
Evet biraz geç oldu ama sadede geldik: Aile kurumunun dağıtılış seyrine ilişkin bir gözlemim var. Sistem, mutfağına uymadığı için [Artık ayrıntısı gerekmiyor herhalde, esası ortada] büyük aileyi dağıttı. 50 kişilik büyük aileyi 1 çuval yiyecekle doyurabilirsin. Ama 5 kişilik 10 aile, 10 çuval yiyecek demek! Kısa sürede 5 kişilik aile de, mutfağın eklemlerinde kireç olarak birikti. Anne baba ayrı yaşamalar, anne – çocuk, baba - çocuk türünden tek ebeveynli (!) çocuklar ortaya çıktı. Babaya da bir buzdolabı gerekiyordu, anneye de; çamaşır makinası gerekiyordu, televizyon gerekiyordu, araba gerekiyordu, ev gerekiyordu. Her şey anneye ayrı, babaya ayrı gerekiyordu.
Günümüz dünyasında artık bunlar sıradan nesneler. O kadar ki, Türkiye bile dünyaya milyonlarca televizyon, yüzbinlerce otomobil satıyor. Bunların hiçbir önemi yok. Bir mağazada 14 dolara televizyon gördük. 250 dolar taksitle otomobil alabilirsin… Kim alamaz? Herkese kadar yayılmış bir şey artık ucuzdur, değersizdir, getirisi yoktur?
Buraya kadar herşeyin arkasında, sözel olarak mutlak surette kişi hak ve özgürlükleri var. İnanmayan araştırsın. Herşeyin böyle yapılmasının gerekçesi, her zaman kişinin özgürlüğü kavramıyla açıklandı.
En son, evlilik, tarafların özgürlüklerini kısıtlayan bir kurum olarak tanımlandı -bundan yakınmıyorsan salaktın mesela- ve yalnız yaşamak, özgürlükle bir tutularak teşvik edildi…
O kadar eski değil, evinizde hasbelkader bir yere şıkışmış eski gazeteyi açıp bakın, teşviki apaçık göreceksiniz. Özgürlük!..
Artık eşcinselliğin ve eşcinsel evliliğinin neden bu kadar teşvik edildiği meselesine gelebiliriz: Çünkü malum, bu da bir özgürlük konusu…
Aslında şöyle başlanabilir: Bir özgürlük isteniyor / işleniyor; o halde tezgahta yeni bir mal var!..
Kütüphanedeki eşcinsel evliliğini tanıtıcı sergi ve halen Boston’daki bir numaralı gündem maddesinin ne olduğu hakkında yukarıda birşeyler var.
Bu sabah okuduğum bir ilan, iki farklı platformdaki gelişmeyi kenetledi.
İlan şöyle: Egg Donors Wanted - All Ethnic Backgrounds
Help make a couple's dream of becoming parents come true by becoming an egg donor.
Very generous compensation and expenses paid.
- Female
- Age 21 to 32
- Non-smoker
For more information, please visit our web site .. or contact Christine or Liz at ...
Gönüllülere işe yaradıkları taktirde 5 bin dolar vereceklermiş.
Apaçık görünüyor ki ufukta ısmarlama çocuk var.
Burada bir fabrika kurulmuş, müşteri bekliyor... Karı koca evliliğinden bu fabrikaya müşteri çıkar mı...
Ama resim ortada işte: Erkek-erkek: Bebek yok. Kadın-kadın: Bebek yok.
E canım, onlar da zaten ailesiz çocukları evlat ediniyor...
Çok zaman almayacağını zannediyorum; yakında gazetelerde, dergilerde ve her unsuruyla medyada genetik özellikleri bilinmeyen, ne idüğü belirsiz meçhul şahıslardan artakalmış evlatlıkların nasıl da vahşi olabildiklerine, hatta velinimetlerini parça parça kestiklerine ilişkin dehşet hikayeleri yayınlanmaya başlar.
Mal henüz pazarlanacak kıvama gelmemiş olmalı...
Çok sürmez herhalde, bu çiftler göz ve ten rengini belirledikleri, şu bu ve öteki hastalıklara yakalanma riskinden arındırılmış, karakter özellikleri dahil, hatta doğum günleri bile ayarlanmış olarak bebek ısmarlayabilir.
Eh, bir bedeli olacaktır elbette...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder