Zavallı patron bu gün bana içinde ne zamandır taşıdığı kompleksini kusma fırsatı buldu. Esasında bu fırsatı ben verdim.
Masamda tetris oynuyordum, arkadaşlardan biri, öğlen yemeği hazırlığı yapan patronun halen bilgisayarda birşeylerle meşgul olduğunu, bu yüzden benim spagetti ile ilgilenmemi istediğini söyledi.
100 bini devirmeyi denediğim bir anda beni dağıttığı için burnumdan soluyarak tetrisi beklemeye aldım ve kalktım sandalyemden.
Baktım su daha kaynamamış; altını açtım. Fakat bizim ocak elektrikli, kolay kolay su kaynatmıyor. Çok geçmeden canım sıkıldı ve patrona malzeme olacak hatayı yaptım: Spagettiyi ortadan kırarak attım suya.
Bir süre sonra onun işi bitti, geldi mutfağa. Beni bir sürü yönden eleştirdikten sonra sıra, spagettiye bakarak, bunları niye kırdın, dedi. Kırılacak olsa bunu bu pakete değil daha küçük pakete koyarlar değil mi, dedi.
O arada, o iş için aramızda aracılık eden arkadaş, bizim orada var o küçük paketten dedi, ben güldüm. O spagetti değildir diye sıyrıldı bizimki. Bana dönüp, spagetti neden uzundur, çünkü böyle çatalına sararsın ve öyle yersin, dedi. Evine hasbelkader bir İtalyan gelir de böyle bir spagetti ile karşılaşırsa, senin İtalyan mutfağı hakkında hiçbir şey bilmediğine hükmeder, bu böyle yenir.. böyle yiyemeyeceksen, gözümün içine bakıyordu, bıçakla kesersin, öyle yersin filan diye mal bulmuş mağribi gibi uzattıkça uzattı.
Böyle lafı ağdalandırırken aklıma gelmediği için şimdi biraz canım sıkılmıyor değil; diyebilirdim ki, ya, biz de lüks sınıf restoran hizmeti veriyoruz, çatal bir yanda kaşık bir yanda, bıçak bir yanda...
Bu arada yeri gelmişken söyleyeyim: Kendisini yemekte bir kere olsun bıçak kullanırken görmedim, oysa ben ne yersem yiyeyim çatalım ve bıçağım masadadır ve kullanırım. Bu alışkanlığım sadece onu değil, Amerika filan diyoruz ama milletin böyle bir yönelimi yok, büro arkadaşlarımın hepsini rahatsız ediyor; kimsenin çatalın yoldaşı bıçakla arası yok.
Böyle işte: Zavallı patron bana haddimi bildirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder