3 Mart 2018 Cumartesi

Paul'ün neden huzursuz olduğu anlaşıldı: Öteki yanındaki komşu Lilly Grace'in annesi onu hiç iplememiş...

Malzeme yetmediği için, küçük kaldırımı tamamen bitiremedim ama, diyelim, 10'da 9'unu kapladım; hiç fena da olmadı.
Dün cuma idi ve komşu Paul'le bir şekilde karşılaşacağımı umarak güne başlamıştım; bütün gün gerilim sürdü zihnimde, stres fena bir şey. Biliyordum bir şekilde bu sürecin tamamlanacağını ama belli bir sonuca varıncaya kadar stres insanı yemeğe devam ediyor.
Dün çok kuvvetli bir fırtına ve ağır yağmur yağışı vardı. Sabah işe giderken hani iliklerime kadar ıslandım denen şey gibi oldu; üstümde gerçi naylondan bir şey vardı, bebek tulumu gibi bir şey; ama kısa olduğu için sırtımdan doğru akıp gelen damlalar yüzünden bacaklarımın arkası tamamen su oldu. Büroya döndüğümde çıkardım, o salak kızın odasında özel malı gibi tuttuğu ısıtıcıyı istedim, onun üzerine serdim, çoraplarımı da çıkardım, kuruttum; o arada, çekmecemde geçen yazdan kalma kısa pantolonu giydim, öyle çalıştım.
Neyse sonuç olarak akşam eve geldiğimde, fizik olarak çalışma olanağım yoktu, bu fırtına ve yağmurda kimse çalışmazdı. Netekim akşam yemeği yerken elektrikler de kesildi. Bütün geceyi buz gibi evin bir odasında yatakta geçirdik.
Bu sabah, elektrik belki gelmiştir ümidiyle uyanmaya çalıştıysak da, gelmemiş olduğunu gördük, çok sarsılmadan üzüldük. Bir süre sonra, kahvaltıdan sonra sinemaya gidelim, bu soğukta evde beklemekten daha cazip dedi my better half; sinemaya gittik. Orada haftalık manav alışverişine gittik, eve dönerken elektriğin hala gelmemiş olduğuna dair internet bilgimiz vardı ve canımız sıkılıyordu. Fakat eve yaklaştıkça, trafik ışıklarından, bazı evlerde lambaların yandığını görmekten filan cesaret alarak ümitlendik. Eve girdiğimizde, Arda ve annesi elektriğin gelmiş olduğunu coşkuyla fark ettiler ve elektrik geldi dansı etmeğe başladılar. Beni de davet ettilerse de pek yanaşmadım, işim vardı.
Ve hemen bahçe yolunu düzenleme işine sıvandım. Paul evde yoktu, arabası park halinde değildi. Ben onu rahatsız eden köşeden çalışmaya başlamıştım, beş dakika geçti geçmedi, geldi. Ben işime devam ediyordum, merhabalaştık. Bana doğru geldi. Çömeldiğim yerden ayağa kalktım. Daha önce zihnen hazırlandığım şekilde, onu rahatsız eden şeyin ne olduğunu anlamaya çalıştığımı, belki keskin kenarlı birkaç taştan huzursuz olduğunu düşündüğümü ve onları alıp yerine başkalarını koyduğumu söyledim. O yine başladığım noktanın aslında onun mu bizim mi olduğunun her zaman çok kolay anlaşılmadığını, o yüzden bu tür işlerin, sınır diye belirlenmiş görünen yerden 12 inç içerden başlatıldığını filan söyledi. Ayağıyla, belediyenin asfalttan yaptığı kaldırım gibi şeyin nasıl bir açıyla sıfırlandığını filan işaret ediyordu. Dedim burası çizginin de gösterdiği gibi bizim evimizin toprağı. Maksadım bir tür huzursuzluk çıkarıp kimseyi rahatsız etmek filan değil, sonuçta güzel bir görüntü ve işlevsel bir yol yapmaya çalışıyorum, dedim. Gözlerinin içine bakarak konuşuyordum, o da benim gözlerimin içine bakıyor ve sanki ona hesap veriyormuşum hissiyle dinliyor görünüyordu. Bir ara, yani sen tam buradan arabanla geçemezsin zaten, niye rahatsız olacaksın ki, dedim. Sonuç olarak ben istediğim şekilde işi bitireceğimi ona göstermiş oldum. Tam açık bir dille tatmin olduğunu ifade etmediyse de, evine doğru gitti. Çok geçmeden, 10 dakika filan sonra yeniden çıktı, bindi arasına yine bir yere gitti, ilgilenmedim. 10 dakika sonra geri geldi. Yine yanıma yaklaştı. Mülklerin sınırları konusunda bir survey yaptığını söyledi, hala da yapıyormuş. Bir iki cümle sonra, onun bütün huzursuzluğunun esası ortaya çıktı: Lilly Grace'in annelerinden biri, onlarla bitişik bahçe duvarını hiç ona danışıp sormadan yıktırmış. Ne yapıyorsunuz, demişse de sonuç alamamış. Benim bu hareketim de ulan bir başka darbe daha mı alacağım tedirginliğine itmiş onu belli ki. Benin kimseyi rahatsız etmek gibi bir kastım olmayacağını, huzurlu bir komşuluk ilişkisinden yana olduğumu söylediğim sırada lafı ağzımdan alarak, tam benim bakış açım da bu, dedi. Sonra laf onun evine / bahçesine bakım projelerine geldi; dinler gibi yaptım, fırtınadan, yıkılan ağaçlardan bahsettik, gitti.
Bu gün sonuç olarak 4 metrelik yürüyüş patikası projeme başlamış ve önemli bir kısmını geride bırakmış bulunuyorum. Yarın belki 1 saatlik bir işim daha var, sonra facebooka koymak üzere fotoğrafını çekeceğim; belki buraya da koyarım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder