Herhalde 10 gün oldu (*)
çalışıyorum.
İngilizce öğrenmeye başladığım okulun ana binasında.
Organizasyon
bir yandan kilise,
bir yandan da bir tür yardım teşkilatının bir hizmeti.
Daha çok, yaşlı ve yalnız İtalyan kadınların devam ettiği,
onların sağlıklarına, ne yiyip içtiklerine, giyim kuşamlarına dikkat edilen,
sosyal süreçleriyle ilgilenilen bir yer.
Egzersiz yaptırılıyor,
yemek veriliyor,
doğum günleri kutlanıyor,
kağıt vb türden oyun oynatılıyor,
sohbet etmeleri sağlanıyor vs...
En yaşlıları 1914 doğumlu.
Aslında
yoksul yaşlılar evi hizmeti veriliyor.
Geçende bir senatöre gönderilmiş
ödeneklerinden kesinti yapılmamasını isteyen mektupta gördüklerim,
hepsinin,
bir ölçüde,
belki de esasen,
karın doyurmak için geldiğini gösteriyor.
Ama hiçbirinin yüzünde bir “zavallılık” veya “muhtaç” resmi yok.
Bu hiç hissettirilmiyor.
İhtiyaç sahibi de, bu ihtiyacı karşılayan da,
arkadaş – dost insanlar.
Eğleniyorlar da.
Zaman zaman çok yoğun İtalyanca duyuluyor içerden.
Birbirlerini seviyorlar;
birbirlerine ve hayata bağlılar.
Öte yandan,
İngilizce öğrenmek isteyen yabancılara bilabedel okul hizmeti de veriliyor.
Katolik, Ortodoks, Müslüman, Yahudi ayırt etmeden
gelen herkes kabul ediliyor ve İngilizce öğrenmeleri için gayet yakından ilgi gösteriliyor.
Bu hizmetlerin sunumunda
önemli ölçüde “kamu kaynakları” kullanılıyor.
Henüz künhüne nüfuz edemedim ama,
öyle görünüyor ki,
biraz bağış da var.
Bağış
her şey:
En büyük perakende zincirlerinden biri
buradaki yaşlı kadınların belki de bir yıllık ihtiyacını karşılayabilecek kadar,
filanca konserveyi gönderiyor.
Zaman zaman dağıtılan hediye paketleri var örneğin;
o paketlerle başları göğe değmiyor kuşkusuz yaşlı kadınların
ama
nedir nedir, diye
merak ederek heyecanlanmadıkları da söylenemez.
Organizasyonun bir başka ayağı da,
başka yerlerdeki başka yaşlı organizasyonlarına katkıda bulunmak.
Konuyu buraya taşıma ihtiyacı hissetmeme yol açan da,
bu türlü bir deneyimde
yardımcı eleman rolü alışım:
Geçen yıllardan yakın zamandaki birinde
sıtma salgını olmuş
ve 100 kadar yetişkin ölmüş ABD’de.
Aman ne yapalım da yaşlıları sıtmaya karşı uyaralım,
sinek sokmasından hasta olup ölüm yoluna girmesinler
diye bir telaş bir telaş...
Öğretmen Helga, daha önceki birinde
yanına yardımcı olarak Asjah’yı
ve
dağıtılmak üzere
bir araba dolusu hediyeyi alarak
Çin Mahallesi’ne gitmişti.
Golden Age Yaşlılar Merkezi’ndeki sunuşunda ben asistanlık yaptım.
Yine, kura çekilerek dağıtılacak hediyeler de götürdük.
Helga meseleyi anlattı,
anlaşıldı mı diye bir de test yaptı...
-Bu, kendilerini denetleyecek olanlar için bir ısbat belgesi de; ayrıca katılımcılardan imza da aldık-
Sonra kura çektik.
Neredeyse, oradaki 50 kişiye de kura isabet etti;
Her birine
1 tişört,
1 şapka,
1 sıtmadan korunma rozeti
ve
1 de anofel sineği uzaklaştırıcısı ilaçtan oluşan
set
dağıttık...
Maksat herkesi memnun etmek.
Netekim şapka sayısı tişörte eşit değilmiş, bitiverdi;
şapka alamayanlar mahzun olmasın diye liste çıkardık,
Helga, o listeyi firmaya iletecek ve yetişmeyen şapkaların talihlilere gönderilmesini isteyecek.
Bizim organizasyon böylece Boston’un bir başka kısım yaşlılarını da
hem bilgilendirdi,
hem heyecanlandırdı,
hem sevindirdi,
hem de
bir gün için bile olsa
hayatlarını renklendirdi.
Bu arada,
renklendirdi
tesbitimi abartmamak lazım:
Çünkü özellikle Golden Age’deki yaşlılar
misler gibi keyif keka yaşıyorlar.
Türlü çeşitli masa oyunları, kahveler, yemekler, tatlılar, her şey...
Aslında hiçbir şeye ihtiyaçları yok.
Zengin görünen tipler.
Doygun
da diyecektim
ama,
hatırımda kalan
kendisine bir şey çıkıp çıkmayacağını
sanki bir kasa altın kazanacakmış gibi
heyecanla ve hırsla bekleyen yüzler
beni engelliyor.
Burasını yaşlılığa da verebilirim.
Ama ABD’de bedava mezarın da cazip olduğuna ilişkin bir tevatür yok değil...
Her neyse,
bu bir ton malumattan sonra sadede geliyorum:
Beni bu meseleyi ele almaya zorlayan en esaslı unsur
süreç içindeki hiç kimsenin bir şey çalmamasıydı!..
Mesela,
bu sivrisinek sokmasına karşı uyarı önlemi organizasyonunu Türkiye’de yapacak olsaydık
diye geçti içimden,
birine şapka,
birine tişört
ve birine de
rozet olmak üzere
belki sadece 3 kişiye
sadece 3 parça hediye
verilebilirdi;
yani
gerçekten
kura çekilmiş olurdu.
Çünkü paketler oraya gitmeden önce,
başkan,
başkan yardımcıları,
müdür,
müdür yardımcıları,
ve
onların odacıları
ve daha devrede olabilecek bilumum beleşçiler tarafından
lazımlığına veya lazımsızlığına bakmaksızın
yağmalanır
geriye de ancak
işte o artık 3 parça kalmış olurdu.
Burada
kimse
bir şey
çalmıyor.
Büroda
benden başka
bu duruma şaşırmış görünen biri de yok;
gelen
her ne ise
amaca uygun olarak
dağıtılıyor.
Ahlak veya ahlaksızlık
biraz zenginlikle de ilgili herhalde.
-Derken, yeni bir şaşkınlık tablosu: Bizim memlekette en çok çalanlar da, en zenginler değil mi!-
Geçende
Enron şirketini kuran adamın kalp krizinden öldüğü haberini veriyordu televizyon
herhalde ABD’nin sayılı zenginlerinden
ve üstelik
iktidara sırtını dayamışlardan biriydi,
ellerini arkadan kelepçelemişlerdi!
ABD, her bakımdan uyguladığı politikalarla dünyanın başına bela
evet
ama
aşağıda
insanların iradesine bağlı olan mekanizma
iyi çalışıyor;
kabul etmek lazım...
(*) Bugün itibariyle, yaklaşık 6 yıl önceden bahsediyorum.
çalışıyorum.
İngilizce öğrenmeye başladığım okulun ana binasında.
Organizasyon
bir yandan kilise,
bir yandan da bir tür yardım teşkilatının bir hizmeti.
Daha çok, yaşlı ve yalnız İtalyan kadınların devam ettiği,
onların sağlıklarına, ne yiyip içtiklerine, giyim kuşamlarına dikkat edilen,
sosyal süreçleriyle ilgilenilen bir yer.
Egzersiz yaptırılıyor,
yemek veriliyor,
doğum günleri kutlanıyor,
kağıt vb türden oyun oynatılıyor,
sohbet etmeleri sağlanıyor vs...
En yaşlıları 1914 doğumlu.
Aslında
yoksul yaşlılar evi hizmeti veriliyor.
Geçende bir senatöre gönderilmiş
ödeneklerinden kesinti yapılmamasını isteyen mektupta gördüklerim,
hepsinin,
bir ölçüde,
belki de esasen,
karın doyurmak için geldiğini gösteriyor.
Ama hiçbirinin yüzünde bir “zavallılık” veya “muhtaç” resmi yok.
Bu hiç hissettirilmiyor.
İhtiyaç sahibi de, bu ihtiyacı karşılayan da,
arkadaş – dost insanlar.
Eğleniyorlar da.
Zaman zaman çok yoğun İtalyanca duyuluyor içerden.
Birbirlerini seviyorlar;
birbirlerine ve hayata bağlılar.
Öte yandan,
İngilizce öğrenmek isteyen yabancılara bilabedel okul hizmeti de veriliyor.
Katolik, Ortodoks, Müslüman, Yahudi ayırt etmeden
gelen herkes kabul ediliyor ve İngilizce öğrenmeleri için gayet yakından ilgi gösteriliyor.
Bu hizmetlerin sunumunda
önemli ölçüde “kamu kaynakları” kullanılıyor.
Henüz künhüne nüfuz edemedim ama,
öyle görünüyor ki,
biraz bağış da var.
Bağış
her şey:
En büyük perakende zincirlerinden biri
buradaki yaşlı kadınların belki de bir yıllık ihtiyacını karşılayabilecek kadar,
filanca konserveyi gönderiyor.
Zaman zaman dağıtılan hediye paketleri var örneğin;
o paketlerle başları göğe değmiyor kuşkusuz yaşlı kadınların
ama
nedir nedir, diye
merak ederek heyecanlanmadıkları da söylenemez.
Organizasyonun bir başka ayağı da,
başka yerlerdeki başka yaşlı organizasyonlarına katkıda bulunmak.
Konuyu buraya taşıma ihtiyacı hissetmeme yol açan da,
bu türlü bir deneyimde
yardımcı eleman rolü alışım:
Geçen yıllardan yakın zamandaki birinde
sıtma salgını olmuş
ve 100 kadar yetişkin ölmüş ABD’de.
Aman ne yapalım da yaşlıları sıtmaya karşı uyaralım,
sinek sokmasından hasta olup ölüm yoluna girmesinler
diye bir telaş bir telaş...
Öğretmen Helga, daha önceki birinde
yanına yardımcı olarak Asjah’yı
ve
dağıtılmak üzere
bir araba dolusu hediyeyi alarak
Çin Mahallesi’ne gitmişti.
Golden Age Yaşlılar Merkezi’ndeki sunuşunda ben asistanlık yaptım.
Yine, kura çekilerek dağıtılacak hediyeler de götürdük.
Helga meseleyi anlattı,
anlaşıldı mı diye bir de test yaptı...
-Bu, kendilerini denetleyecek olanlar için bir ısbat belgesi de; ayrıca katılımcılardan imza da aldık-
Sonra kura çektik.
Neredeyse, oradaki 50 kişiye de kura isabet etti;
Her birine
1 tişört,
1 şapka,
1 sıtmadan korunma rozeti
ve
1 de anofel sineği uzaklaştırıcısı ilaçtan oluşan
set
dağıttık...
Maksat herkesi memnun etmek.
Netekim şapka sayısı tişörte eşit değilmiş, bitiverdi;
şapka alamayanlar mahzun olmasın diye liste çıkardık,
Helga, o listeyi firmaya iletecek ve yetişmeyen şapkaların talihlilere gönderilmesini isteyecek.
Bizim organizasyon böylece Boston’un bir başka kısım yaşlılarını da
hem bilgilendirdi,
hem heyecanlandırdı,
hem sevindirdi,
hem de
bir gün için bile olsa
hayatlarını renklendirdi.
Bu arada,
renklendirdi
tesbitimi abartmamak lazım:
Çünkü özellikle Golden Age’deki yaşlılar
misler gibi keyif keka yaşıyorlar.
Türlü çeşitli masa oyunları, kahveler, yemekler, tatlılar, her şey...
Aslında hiçbir şeye ihtiyaçları yok.
Zengin görünen tipler.
Doygun
da diyecektim
ama,
hatırımda kalan
kendisine bir şey çıkıp çıkmayacağını
sanki bir kasa altın kazanacakmış gibi
heyecanla ve hırsla bekleyen yüzler
beni engelliyor.
Burasını yaşlılığa da verebilirim.
Ama ABD’de bedava mezarın da cazip olduğuna ilişkin bir tevatür yok değil...
Her neyse,
bu bir ton malumattan sonra sadede geliyorum:
Beni bu meseleyi ele almaya zorlayan en esaslı unsur
süreç içindeki hiç kimsenin bir şey çalmamasıydı!..
Mesela,
bu sivrisinek sokmasına karşı uyarı önlemi organizasyonunu Türkiye’de yapacak olsaydık
diye geçti içimden,
birine şapka,
birine tişört
ve birine de
rozet olmak üzere
belki sadece 3 kişiye
sadece 3 parça hediye
verilebilirdi;
yani
gerçekten
kura çekilmiş olurdu.
Çünkü paketler oraya gitmeden önce,
başkan,
başkan yardımcıları,
müdür,
müdür yardımcıları,
ve
onların odacıları
ve daha devrede olabilecek bilumum beleşçiler tarafından
lazımlığına veya lazımsızlığına bakmaksızın
yağmalanır
geriye de ancak
işte o artık 3 parça kalmış olurdu.
Burada
kimse
bir şey
çalmıyor.
Büroda
benden başka
bu duruma şaşırmış görünen biri de yok;
gelen
her ne ise
amaca uygun olarak
dağıtılıyor.
Ahlak veya ahlaksızlık
biraz zenginlikle de ilgili herhalde.
-Derken, yeni bir şaşkınlık tablosu: Bizim memlekette en çok çalanlar da, en zenginler değil mi!-
Geçende
Enron şirketini kuran adamın kalp krizinden öldüğü haberini veriyordu televizyon
herhalde ABD’nin sayılı zenginlerinden
ve üstelik
iktidara sırtını dayamışlardan biriydi,
ellerini arkadan kelepçelemişlerdi!
ABD, her bakımdan uyguladığı politikalarla dünyanın başına bela
evet
ama
aşağıda
insanların iradesine bağlı olan mekanizma
iyi çalışıyor;
kabul etmek lazım...
(*) Bugün itibariyle, yaklaşık 6 yıl önceden bahsediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder