İki şey için gelmişler: Hem aylık yiyecek torbası istiyorlar, hem de elektrik faturasını nasıl düşürebileceklerinin bir yolu var mıydı, kendileri bu olanağa sahip olabiler miydi...
Suudi Arabistan gibi dünyanın en zengin petrol yataklarının olduğu bir ülkeden biri niye buraya gelir de bakıma muhtaç bir yaşamı seçer diye merak etmiyor değildim. Yeşil karta müracaat etmişler ve kazanmışlar. Bu bile aslında kendi ülkelerinin, dışarıya verdiği izlenim kadar manalı olmadığını düşündürüyor. Sormadım tabii o kadar zengin bir ülkeden niye kalkıp buralara geldiniz de buralarda ekmek arıyorsunuz diye.
Gelenlerin biri, dün telefonda konuştuğum kızdı; yanındaki genci ister istemez kocası diye algıladım; kardeşiymiş. Ne
Yaklaşık 3-4 saat birlikte zaman geçirdik. Elimden geldiği kadar onlara iyi davranıp yardımcı olmaya çalıştım. 3 torba yiyecek verecek oldum, ama kız konservelerin hemen hepsini çıkardı, bıraktı. Bir ara, din ve dinin yasaklaması yüzünden mi, domuz yüzünden mi, dedim, hem o, hem de genel olarak yiyeceklere jelatin katıyorlar ve jelatini de domuzun kılından elde ediyorlar filan gibi birşeyler söyledi. Anlayamadığım bir şekilde kalkıp gitmek istemediler. Bazı kağıtlar istedim, internetten filan buldular, indirdiler, devam ettiler beni çalışmaya zorlamaya. Tam gider gibi oldular, vedalaştık. O arada ben yeni bir cliantla çalışmaya başlamıştım ki, yeniden kapı vuruldu. Meğer başka lazım gelen kağıtları da tamamlamışlar; bu gün buradan işi bitirmeden ayrılmamaya karar vermişler gibiydi. Bu kağıt cuma günü gidecek ilgili yere, onun için en az 2 gününüz daha var demiştim. Belki de sıfırı tamamen tükettiler ve kimbilir ne ricayla arkadaşlarından aldıkları arabayla geldikleri bu yerden sonuçsuz dönmek ve yeniden bir şekilde gelmek mecburiyetin olmak istemiyorlardı; çünkü bütün git geller para demekti... O nedenle öğlen yemeğimi bile yiyememiştim. Ben yemeğimi yedikten sonra, bunca zamandır burada vakit geçiren insanlar da acıkmıştır diye düşünüp onlara, mutfakta dünden kalan bir pizzamız olduğunu, isterlerse birer dilim ısıtabileceğimi söyledim. Kardeşinin aksine kız gayet açık sözlü, yes dedi, belki de emzirdiğimden acıkıyorum, diye ekledi. Birer dilim pizza ısıttım, yanına bir şişe de portakal aromalı gazlı su koydum. Neyse, sonrasında formu doldurdum.
Ayrılırlarken bana çok derinden hissederek çok teşekkür ettiler, çok yardımsever olduğumu ve onları normalin çok üstünde bir ilgi ile mutlu ettiğim mealinde sözler söylediler. Ben de, alttan alıp işimi yaptığım şeklinde mukabele ettim ama zihinlerinde her nasıl bir Türk imgesi taşıyorlar idiyse onu, benimle değiştirmek dayatmasıyla karşı karşıya kaldıkları kesin.
Daha sonra, bilgilerini bilgisayara aktarırken, bazı sözlerini daha iyi idrak ettim: Kız, isimlerini nasıl bu kadar kolay ve doğru telaffuz edebildiğimi merak etti, ben Türküm dedim. Türkçe'de büyük miktarda Arapça sözcük olduğunu filan söyledim. Abdelaziz nazikane mukabele etti, bizde de pek çok Türkçe sözcük var, dedi ama bir örnek duyamadım, merakım içimde kaldı. Ayrıca, daha önce başka center'lara da gitmişler ve bizim sistemde, hiç değilse Abdelaziz'in bilgileri vardı; 3 yıl önce gelmiş. Geçen sürede çeşitli yardımlar için başvurmuşlar, herhalde o süreç içinde çok dostane ilgi görmediler.
Bütün bunları neden yazdım? İnsan tekinin, her zaman genel haritanın çok dışında bir figür olduğunu bana bir kez daha idrak ettirdikleri için. Sterotip veya şablon algılarla, insan tekini örtüştüremiyorsun. Bu kız dünyanın neresine gitse pırıl pırıl bir kız, her işi yapar, her yükün altından kalkar bir kız; gözleri pırıl pırıl, enerji dolu ve sıcak. Bu kız Suudi Arabistan gibi, en tiksindiğim bir ülkede doğmuş, en tiksindiğim bir kültür ve onun insanları arasında büyümüş, eğitim öğrenim görmüş ve Amerika'ya ayak uydurmada hiçbir sorunu yok. Demek ki insan malzemesi denen şey, tekil bir şey. Hayat ne kadar "başka" olsa bile, sende bir "değer" varsa, dünyaya katkı yapanlar arasına girebilirsin.
Evet, başı örtülüydü!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder