8 Şubat 2018 Perşembe

Aslında bir kol saati mi!

Akşam Arda'yı almaya gittiğimde biraz beni oyalayacağını varsayıyordum, en az 15 dakika erken gitmiştim. Fakat beni görünce, oynar gibi yaptığı basketbolu bıraktı ve çantasını toplamaya gitti. Sonra olgun adımlarla yanıma geldi, kucaklaştık; yine sürprizi olduğunu hissettiren bakışlarıyla gözlerimi meşgul ederken bir yandan da hırkasının fermuarını açıyordu. Bak ne var yine, dedi. Yine bir REACH Star almış.
Sınıftaki oğlanlar basketbolcu ve hokeyci diye iki gruba ayrılmışlar. Bir sürü ayrıntı anlattı sadede gelinceye kadar -kime çekti acaba!- öteki gruptan bir çocuk Arda'nın bulunduğu grubun sporcusu olmak istiyormuş meğer. Kimse seçtiği takımı bırakıp öteki tarafa geçmemiş, Arda, "Tamam, ben geçerim" demiş. Öğretmen de bu fedakarlığını, işbirliği örneği şeklinde değerlendirmiş ve star vermiş Arda'ya. Çok seviniyordu. Annesi bu yıldızları çok önemsiyor ve mutlu oluyor. O yüzden annesini bir kere daha mutlu etme fırsatı bulmuş olmanın sevinciydi.
Fakat düşünmeden edemedim: Sınıf arkadaşlarının hepsi o kadar kemikli Amerikalılar ki, "başkası" hiçbirinin umurunda değil; "bana ne ondan" diyor. Arda belki de Amerikalılığı öğreniyor... Belki de hiçbir zaman Amerikalı olamayacak! Belki bir iki istisna olmuştur ama başkasını önceleyerek kendi pozisyonunu değiştiren birine şu saate kadar rastlamadım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder