22 Temmuz 2018 Pazar

Bir Türk ABD Vatandaşı olmuş

Dün bir ahbabımla karşılaştım, Amerikan vatandaşı olmuş. Bana enteresan geldi, biraz heyecanlı olmasını beklermişim gibi hissettim ama o gayet heyecansız, sanki ellerini yıkamak filan gibi çok normal bir şeymiş havasında konuşuyordu.
Kılavuz kitapta 100 tane soru olduğunu, bunların çoğunu zaten okul sıralarından bildiğini, yeni bir iki şeyi de bir iki kere okuyarak öğrendiğini söyledi. Bu sürecin hiçbir aşamasında zerre kadar heyecan duymadım, dedi. Oysa duyduğum başka hikayelerde, bu işin o kadar da kolay olmadığına dair bir izlenim edinmiştim.
Aslında, dedi, seni görüşmeye çağırıyorlarsa, otomatik olarak düşünüyorsun ki, seni vatandaş yapmaya uygun bulduk, diyorlar; sadece gidip kendini gösteriyorsun, çok salak mısın, ebleh misin falan.
Çağırdıkları tarihte, dün yani, gitmiş, sırası gelsin diye beklemiş. "Salon boşaldı ama beni kimse çağırmadı" diye anlattı. Gitmiş teee gerilerde bir yerdeki bir penceredeki görevliye sormuş, saatlerdir bekliyorum, niye beni kimse çağırmadı, demiş. Latino kızın çok kötü bir İngilizcesi vardı, dedi. Çağırırlar, bütün dosyalar dağıtıldı, demiş, kız. Bekle bekle yine kimse yok. En sonunda biri gelip sormuş, siz niye bekliyorsunuz, diye. O da anlatmış hikayesini, böyle böyle. Hay alah, demişler, siz elinizdeki mektubu bu kıza verecektiniz, vermemişsiniz, o yüzden kimse sizi çağırmamış.
Niye öyle yapmadın, dedim.
Ne bileyim, dedi, bir tek kişiyi görmedim gidip oraya bir şey verirken.
Bir de şu var, diye kndi haklılığını açıklamaya çalıştı: Bu bir bilgisayar işi; beni çağırmışsın, şu gün şu saatte şuraya gel, demişsin, gelmezsen hakkını kaybedersin, demişsin. O halde benim o gün o saatte orada olacağımı biliyorsun. E ortada herhangi bir işaret de yok, git kağıdını şu kıza ver, diyen!..
Güldüm, tabii. Demek Amerika'da da sistem bu kadar logic işlemiyor.
Neyse, bu belki de benim için bir şans oldu, dedi. En son orada kalmış olan memur, benim sorunumu da çözüp evine öyle gitmeyi seçti.
Odasına gitmişler. Bir koridor boyunca sonsuza doğru uzayan bir odalar silsilesi vardı, birine girdik, dedi. Daha kapıdan girer girmez, doğruyu ve sadece doğruyu söyleyeceğine dair sağ elini kaldırarak yemin ettirmiş memur. Ondan sonra ilk sorusu, Osmanlı imparatorluğu ne zaman yıkıldı, olmuş. Nokta bir tarihi yok ama 29 Ekim 1923'te cumhuriyet kurulunca, Osmanlı bitti, , dedim, dedi. Ona göre, memur bu cevaptan sonra kararını vermiş zaten. Sonra usulen şeyler yapılmış. Bir cümle söylemiş, bunu yaz, demiş. Freedom of speech is one of human rights, demiş. Sonra, ABD'de en yüksek hukuk kurumu nedir gibi bir şey sormuş. Cevap anayasa, dedi.
Ondan sonra, yok terörist misin, yok başka soyadın var mı, yok herhangi bir kraliyet ailesine tabi misin filan gibi, zaten cevabını ekranda gördüğü soruları sormuş.
Anlattıklarından onu anladım ki, memura verdiğin izlenim önemli. İyi bir kompozisyon sergilemişsen, kimse pürüz çıkartmıyor.
Ha, dedi, enteresan bir şey olarak, Amerikan devleti senden yardım isterse yardım eder misin, diye sordu, tabii ederim, demiş.
Sonra, tamam, demiş adam, bir mektup alacaksın, yemin töreni için çağırılacaksın.
Ne diyeyim, hayırlısı olsun, dedim. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder